8 Kasım 2013 Cuma

ZON KİŞOT 23. ADIMINI ATTI...


Ülkeler bunca geliştikten sonra insan ırkının sorunları çözmek için hâlâ şiddet dışında bir yol bulamamış olması anlaşılır gibi değil.21. yüzyılın ve savaşın tam da ortasındayken ne anlamlı sözler değil mi? Yazık ki bu sözler 1915’te söylenmiş. Bilim yolunda bedel ödeyen bilim insanı Marie Curie, bilimsel düşüncenin hâkim olduğu bir dünya düşlerken ta o zaman; 100 yıl sonrayı, bugünümüzü usuna sığdırabilir miydi?
Biz nasıl bugün; kadınların yasa gereği maaşlarını kocalarına teslim ettiği bir İngiltere’yi, kadınların erkek doktora muayene olamadığı bir Paris’i, kadınların zemin kata yerleştirildiği ve üst katta bulunan tuvalete bile çıkmasının yasak olduğu bir Berlin Üniversitesi’ni; hakeza 14 yaşından sonra kızların okutulmadığı bir Avrupa’yı düşlemleyemiyorsak… Fransa’dan bile önce kadınlara siyaset hakkı veren bir ülkede bu hızlı geri gidişe önce kadınlar dur demeliyken tam tersi oluyor şu sıralar sanki! Keza, “Haremi kurduk, sırada ne var!” diye el ovuşturuyor ataerkil düzenin kadınlı-erkekli milisleri!
Yine geciktik… Son sayımızı dağıttığımız dönemde başladı Gezi Direnişi ve yaz boyu sokakta devam etti siyaset ve sanat. Doğayı tırmıklayan termikçi sermayedarlara da, onları pohpohlayan iktidara da direniyoruz. Sokakta sloganımızla, dergide yazımızla, sahnede oyunumuzla, şiirimizle, türkümüzle… Mağarada yaşadığımız zamanlardan beri değişmeyen tek şey; sanatsal yaratıcılık. Sanatçı her zaman tanık, yeri geldikçe sanık… Ne yasaklar, ne cezalar sanatçının yaratma aşkını söndüremiyor. Bireysel olarak “Yazmasak çıldıracağız!” gerçekten belki… Peki, toplumsal açıdan bakarsak ne diyebiliriz? Yazmazsak en başa, ta en başa; mağaradan da öncesine dönmeyeceğiz mi sizce?

23. ZonKişot’ta neler var?

Geçen sayı Ekrem Murat Zaman’ın yazısının içeriğinde karşılaştığımız Gülden Işık şiiriyle, ZFD’nin kurucularından Onur Türkçelik fotoğrafıyla hoşgeldiler sayfalarımıza.
Mevlüt Kırnapçı, Mehmet Ercan, İsmail Biçer ve Aziz Kemal Hızıroğlu’nın şiirlerini okuyacağız.
Mustafa Bilgücü’den ilginç öyküsü “Mezar Koleksiyoncusu”, Mevlüt Kırnapçı’dan “Gaaak Gaak Gak” adlı, bir başka karga öyküsü okuyacağız. Ayrıca Antalya’dan, Kemal Kuşhan aracılığıyla gelen, bir öykümüz var. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz İrfan Gelen’inKavga”sı.
Türk Karikatür Tarihi’nden Kesitler”in ikinci bölümünü Kürşat Coşgun’un kaleminden okuyacağız.
Ayhan Kiraz’ın çizgi-öyküsü darağacında geçiyor; “Göz-göze”.
Nejdet Kutoğlu’nun başka bir ödüllü resmi; “siperdeki asırlık zeytin” başlığıyla.
Burak Özen’in fotoğrafı bir Zonguldak kesiti…
Ereğli’den tarihçi Gürdal Özçakır’ın ilgiyle okuduğumuz çalışması da çok ilgi çekecek; “Devrekli Sahte Kadın Peygamber - Dudu Hatun isyanı ile Kızlar Deresi efsanesinin bağlantısı
Yine birçok etkinlik, söyleşi, sergi, kitap haberleri, görsel ve yazınsal ürünlerle zengin olduğuna inandığımız bir dergi bulacaksınız.
Kapağımızda yoğun bir duman var bu sayı! Epeydir semalarımızda salınan şu dumandan hani! Ama çiçekler ve kuşlar da var… Bir de direnen insanlar… Filyos’taki zengin doğal yaşamı bilim insanının ağzından dinliyoruz. Bunları talan etmeye yeltenen termikçilerin cehennemini de görmüş oluyoruz böylece. “Toprağıma santral kurdurtmam!” diyerek toprağına sahip çıkanlara selam gönderiyoruz. Saltukovalı direnen teyzemiz de onlardan biri; kapağımıza çok yakıştı.
Sanat savaşa karşı, diyerek Nazım’ın “Neyi Anlatır Sayılar” şiirini; “Çocuklar savaşa karşı” diyerek “Atom Bombası Çocukları” kitabından bir alıntıyı paylaşıyoruz. (Bu arada, kitabı ulaştıran Kemal Kuşhan’a teşekkür ediyoruz.)
Arka kapağımızda Nazım Hikmet’in unutulmaz şiiri “Angina Pektoris”. Kürşat Coşgun’un o güzel deseniyle… Arka kapağın önünde ise Nazım’ın Balabanı’nı göreceksiniz. Usta ressam İbrahim Balaban’ın “emziren ana”yı çizdiği resmi, savaşa karşı direnen umudu hatırlatıyor bize.
Gezi Direnişi’ndeki yaratıcı eylemleriyle içimizi ışıtan, herkesi uyandıran gençlere selam gönderiyor, öldürülen yol arkadaşlarımızın önünde saygıyla eğiliyoruz. Evet, düşlemeye devam edelim; zira cehaletten başka kaybedecek şeyimiz yok.

30 Nisan 2013 Salı

ZON KİŞOT 22. ADIMINI ATTI...



Bir kışı daha geride bıraktık. Bizim kente bahar biraz zor gelir bilirsiniz. Bitmek bilmeyen yağmurlarla kaç sefer kış geri geldi sanırız. Doğa şartlarına alıştık-alışırız da; sosyal-psikolojik yaşamımızın kış şartları fazla ağır değil mi son yıllarda? Fazıl Say’a verilen “10 ay hapis” kararının “çamura dönen yağmur”dan ne farkı vardı? Ya da; zaten hapsedilerek cezalandırılan kişiye kitap yasağı cezası? Yanı başımıza kurulmaya yeltenilen termik santrallerin düşüncesi yetti, başımıza kül yağmasına! Eray Canberk’in “Ne biçim dünya bu / burnumun direği sızlıyor her şeyden” dizeleriyle yaşıyoruz sanki. Ama yine de “Ne güzel dünya bu / İyi ki geldim” diyen Ruhi Su, baharı yaşamanın elimizde olduğunu muştuluyor bize.
Burnunun direği sızlasa da her dakika; bulunduğu her yerde verdiği sanat ve sosyal mücadelesiyle önümüzü ışıtan Aydın Karahasan’ı tanıyoruz. Birçok yayını elden geçirip, onu tanıyanlarla konuşarak hazırladığımız, yine de eksiklerin olduğunu tahmin ettiğimiz derleme yazı ve fotoğraflarla borcumuzu ne kadar ödeyebildik; okurların takdiri… “Sanatımı bırakma noktasındayım!” diyenlere, zorluklar arttıkça sanatına daha da çok sarılan Karahasan’ın yürüdüğü yol bir şeyler anlatır mı acaba! Ya da; “ ‘Bunca zaman yazıyorum; bir şey değişmedi.’ dediniz mi hiç?” sorusuna, şair Şükrü Erbaş’ın yanıtını buraya almak istiyorum; “Yazmasam değişecek miydi?”
Çeviri öykülerini özleten Bilgin Hasdemir’den, müthiş bir O’Henry çevirisi okuyacağız.
Yerel Tarih bölümünde Ömür Çelikdönmez Bartın Kadınlar Pazarı’nı, Ekrem Murat Zaman Kurucaşile Cromna’da bir Mehmet’i yazdı.
Mehmet Ercan, Hülya Senday Tuncer ve A. Uğur Olgar şiirlerini paylaştı.
Nadir Özsoy, Barış Ağca ve Şafak Tortu’nun fotoğraflarını, Ayhan Kiraz’ın çizgilerini izleyeceğiz.
“damardan iki kesit” başlıklı manzum şiirinde Gürsel Yıldırım’ı keyifle okuyacağız.
Fatma Kılıç, kentimize gelen Ece Temelkuran’ın yaptığı söyleşiyle birlikte son kitabını değerlendirdi.
Üzeyir Karahasanoğlu öyküsüyle, Kürşat Coşgun İstanbul’da yaptığı sunumun birinci bölümüyle ilginizi çekecek.
Termik Santrale karşı yazımız, Fahri Bozbaş’la ayaküstü sohbetimiz, tiyatro ve haber-etkinlik izlenimlerimizi de dergimizde bulacaksınız.
Aydın Karahasan’ın portresiyle arka kapağımız yine Kürşat Coşgundan. Kapak ve etkinlik fotoğraflarını paylaşan Alâaddin Kara’ya, Aydın Karahasan’la ilgili bilgi, yayın ve fotoğrafları ulaştıran Nadir Özsoy, Çetin Sezgin, Şükran Karahasan’a ve teknik katkısıyla Nazım Ayaroğlu’na teşekkür ediyoruz.
Mayıs nelere gebe; bilmiyoruz. Doğa ne yapacağını bilir. Biz de şu kendi kış şartlarımızdan sıyrılmayı biliriz elbet.
Evet… Bir kez daha bahar sancısı… Hem biyolojik doğamızdan, hem sosyal yaşamımızdan…

22. sayımızla birlikte… Bir kez daha… Merhaba…